Fahri denizaltıcı olunca…

* Elimde kapı gibi belgem var, belgenin üzerinde de “Yedi denizin bütün iyi denizcileri tarafından bilinsin ki” diye başlayan cümle benim fahri denizaltıcı olduğumu belgeliyor. Denizaltı ile seyir ve dalış yapan sivillere verilen bir belge bu. O belgeyi AKYA ağır torpido test atışı için TGC Preveze ile daldığımız gün almaya hak kazanmıştım. Deniz Harp Okulu’nun kuruluşunun 250. Yıl törenlerine davet gelince de görev bilinciyle Heybeliada’nın yolunu tuttum.

* Önce Bostancı İskelesi’nden başlamam lazım. Yıllar sonra buluşan mezunların heyecanını, hasret giderişini izlemek garip bir duygu. Hani ortaokul ve lise arkadaşlarımızla buluştuğumuzda hepimiz biraz eski halimize döneriz ya, askeri eğitim almış olsalar da bu durum denizciler için de geçerli. Fakat Kınalıada önlerine vardığımız an vapurun içerisindeki hava birden değişti. Eski mezunları selamlamaya gelen helikopterler, hücumbotları izleyen o eski mezunlar birden yeniden asker hallerine döndüler. “Aslanlarım benim” diye bağıranlar mı, çakı gibi selam duranlar mı, hepsi görev günlerine döndüler birden. Kimse, fırtınaya, tokat gibi yüzlere çarpan yağmur damlalarına aldırış etmedi.

* TGC Anadolu Heybeliada açıklarında denizcilere özgü çimariva selamıyla karşıladı eski mezunları. İskeleden okula giriş, okul bahçesinde devam eden kucaklaşmalar. Eşine, çocuğuna anılarını anlatan, eski arkadaşlarını tanıştıran denizciler. Sonra geçit töreni başladı. Töreni Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Ercüment Tatlıoğlu ile yan yana seyrettim. Şans bu ya, ilk yerli denizaltı projesini imzalayan eski oramiraller, onların yurt dışından satın almak yerine yerli üretim yapmak için verdikleri mücadeleyi dinlemek gibi bir şansım oldu.

* Denizcilik inanılmaz bir disiplin ister. İlla bir gemide olmaya gerek yok, küçük bir sandalda, Pendik’ten Tuzla’ya doğru yayılmış Taşkıran ile Pavle adaları arasında öğrenmiştim disiplin şartını. Fırtınaya rağmen duruşunu hiç bozmadan geçen bando-mızıka takımı, Deniz Harp Okulu öğrencileri şaşırtmadı beni ama kortejin sonunda gördüğüm adamlar çok şaşırttı. Deniz Kuvvetleri Komutanı’nın dönem arkadaşları her sene geçit törenine katılır, sınıf arkadaşları olan Komutanı selamlarlarmış. Çoğunu vapurda gördüğüm adamların, evlatları yaşındaki öğrencilerle aynı disiplinle geçişine şahit oldum. Oramiral Tatlıoğlu da selam durdu arkadaşlarına, birkaç saniye de el salladı 2-3 kere. Askerlikte rütbe önemli ama Konferans Salonu’nda bir başka gerçek çıktı karşıma. İlk konuşma hakkı 1938 doğumlu, emekli bir deniz albaya verildi. 1960 darbesinde öğrenciyken Yassıada’da görev yapmış, öğrencilik yıllarında Savarona’yla dünyayı dolaşmış bir tecrübenin anlattıklarını dinledik hep beraber.

* Askerlerin kurumsal bilincine dair küçük bir not daha ekleyeyim: Nazım Hikmet’ten Necip Fazıl’a ünlü çok öğrencisi olmuş bir okul bugünün Deniz Harp Okulu. Yahya Kemal dahil çok ünlü isimlerin ders verdiği de biliniyor. Sorduğum her sorunun cevabından fazlasını aldım. Okula, depremde gördüğü hasara, geçirdiği tüm evrelere kadar bilmediğim bir tarihi öğrendim…

* Deniz Kuvvetleri deyince, sadece Mavi Vatan, ya da Cumhuriyet tarihinin ilk ve tek amfibi harekâtı Kıbrıs çıkarması gelmesin aklınıza. Deniz Kuvvetleri’nin SAS ve SAT komandoları bugün Irak ve Suriye’de de görev yapıyorlar. Yanlarına gidip gururla fotoğraf çektirdim bu genç arkadaşlarımla…

* Okulun tarihini bilmesem de Deniz Kuvvetleri’ne dair çok bilgim var. Mesela 1967’de çıkarma gemimiz olmadığı için Kıbrıs harekâtını yapamamıştık. Düşünsenize o zaman bulabildiğimiz tek çare askerlerimizi şileple Kıbrıs açıklarına götürüp, filikalarla sahile çıkmaktı. Çok şehit verileceği için vazgeçilmişti bu plandan. Bugün yerlilik seviyesi yüzde 80’i bulmuş bir deniz kuvvetleri var. Dünyanın birçok ülkesine MİLGEM ihracatı yapıyoruz, gemilerimizin üzerindeki füzeler ve toplar kendi imalatımız. Deniz Kuvvetleri’nin önemini anlamak için Libya’da başarılanlara bakmak bile yeterli olur aslında. Tıpkı SİHA’larda olduğu gibi deniz üstü insansız hava araçlarında da oldukça öndeyiz. NATO tarihinde bir tatbikatta kullanılan ilk SİDA, yine Türkiye’ye aitti.

* Deniz Kuvvetleri’ni anlatmak için sıcak yatak ne onu anlatmak lazım. Bizim denizaltılarımızda personelin yarısı kadar yatak vardır, birinin kalktığı yatağa diğeri yatar. Fazladan kazanılan her metrekare vatanın savunması için kullanılır. TGC Anadolu’nun neredeyse 90 derece dik olan merdivenleri de aynı mantıkla yapılmış. TGC Anadolu’nun kız kardeşi İspanyol donanmasında ya, İspanyollar geminin içerisinde tank manevrası yapamıyorlar ama Türk Silahlı Kuvvetleri Altay tankına o manevrayı yaptırdı. 1974’te Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında imkanlar yetersiz olduğu için Ada’ya çok asker az tank çıkarabilmiştik. 20 Temmuz gecesi uçaklar çekildikten sonra yaşanan gergin saatlerin hikayesini bilip, Mersin’e dönmekte olan 3 fırkateynin destek atışı için tornistan yaptığını hatırlayınca anlıyor insan bugün sahip olunanların değerini.

* Deniz Harp Okulu’nun boru-trampet takımının, vurmalı çalgılarının üzerinde Mavi Vatan yazıyor. Sanırım başka bir söze de gerek yok bundan başka…